Karma, basitçe yeniden doğuş demektir. Batı kültürlerinin, yeniden doğuşu reddedişlerinin temel nedeni, sosyal ve ahlaki eksikliklerinden kaynaklanmaktadır. Bu reddediş, insan davranışlarının muhasebesini ortadan kaldırdığı gibi seçim yetkisini elinden alır ve evren planı üzerinde alınan yer bilgisinden mahrum bırakır. Dolayısı ile pek çok insan için Tanrısal kaynak inancı yoktur. “Kendinize davranılmasını istediğiniz gibi davranın” türü bir ifade “Gönderdiğiniz, size geri döner” eklemesi olmadan ve tekrar döneceğimiz bilgisi yokken, hiç bir anlam ifade etmeyecektir.

           Ölüm, yaşamın sonu olarak kabul edildiği için ölümün engellenmesi en önemli amaç olmuştur. İnsanların seçimlerini, isteklerini, davranışlarını, reenkarnasyon dikkate alınmadan açıklamaya çok fazla gerek yoktur. Eğer ruhun sonsuzluğu yok ise, hayatın ve dünyanın da fazla bir anlamı yoktur. Ölüm, kısa ömrümüzün sonu ise yağmur ormanlarını korumaya, tehlikede olan canlı türlerini kurtarmaya, ozon tabakasının bozulmasına engel olmaya vb. gerek yoktur! Eğer kaynaklar, birinin kendi hayatı sonuna kadar var olacaksa, bu yeterlidir.

Ya ölüm son değilse? Ya insan bozduğu ya da düzelttiği dünyada yeniden yaşayacaksa? Ya insan başka insanlara ve hayvanlara karşı iyi ya da kötü davranışlarını, kendiside deneyimleyecek ise? Ya başkalarına yaptıklarımız, bize geri dönecekse? Ve her iyileştirilmemiş acı, sonunda ve tamamen mutlaka iyileştirilecekse?

           Reenkarnasyon, Yahudiliğin ve Hıristiyanlığın ilk dönemlerinin temel doktrini idi; aynı şekilde doğu dinlerinin İslam’ın, Budizm’in, Hindu dininin, birçok Afrika ve yerli Amerikan kabilelerinin özünde yer almaktaydı. Ölürüz ve birçok kez yeniden doğarız. Bu kavram evrendeki planın kesinliğini ve rahatlığını beraberinde getirir. Bizim kısa ömürlerimiz, insan olmanın ne demek olduğunu tamamen anlamamız için yeterli değildir. Bu nedenle birçok kez vücut bulmak, dersin tamamen öğrenilebilmesi için bir imkân sağlar. Hayatın anlamı, hem pozitif hem de negatif anlamı ile insan olmanın ne demek olduğunu öğrenmektir. Bu deneyimi yaşayarak, hayatın tam olarak anlamına erebiliriz. İnsanlar olgun bir yaşta ve olgun deneyimler ile bir başka hayata geçerken, ruhlarda olgunlaşmış, büyümüş ve pek çok hayatla değişik dersler öğrenmiş olurlar.

           Karma, insanın tüm hayatını bağlayan ve öğrenilecekleri / çalışmayı her ruh için düzenleyen bir mekanizmadır. Herkes hayatı en az bir kez anne olarak, baba olarak ve çocuk olarak deneyimlemek zorundadır. Herkes mutlu hayatları, mutsuz hayatları, sağlıklı olmayı, hasta olmayı, güçlü olmayı, güçsüz olmayı, sevgiyle dolu olmayı ve kendini adamayı deneyimleyecektir. Birlikteliği öğrenmek için herkes tüm yaşamı ve birçok yaşam süresinde, bir ruh eşi (ya da eş ruhu) olacaktır. Herkes birliktelikte kadın olmayı, erkek olmayı deneyimleyecek; ilişkilerde heteroseksüel, lezbiyen ve gay olmayı yaşayacaktır. Hiç değilse bir kez, nasıl olduğunu anlayabilmek için herkes kötü veya suçlu bir hayat yaşayacaktır. Başkalarına karşı şefkatli olabilmek için de kötü muameleye maruz kalacaktır.

           Bizden beklenen, dürüstlüğü, şefkati, kendimizi ve başkalarını sevmeyi, hayvanlara ve dünyaya saygılı olmayı öğrenmemizdir. Her vücut bulma, insanlık ve dünya için hizmet etmeyi gerektirir; ruh geliştikçe hizmet derinleşir ve her yeniden doğuşun amacı haline gelir. Ruhun gelişmesi ders programı, yaşam ise üniversitedir. Her yaşam süresi, bir başka kurs çalışması, bir başka derstir. Eğitim tamamlandığı zaman ruha iki seçenek sunulur; başkalarına yardım etmek amacı ile geri dönmek veya hayat geçişleri arasında kalıp, vücutlara yol göstermek. Geri dönenlere “Bodhisattva” denir ve birçoğu şu anda dünya üzerinde vücut bulmuştur. Bu bütünlüğe ermek için tüm karma arındırılmış ve iyileştirilmiş, her öğreti, tersi de dâhil olmak üzere deneyimlenmiş ve ruh tüm hayatın tek olduğunu anlayacak kadar gelişmiş olmalıdır. Bu farkındalık, her yeniden doğumun ve reankarnasyonun temel faktörüdür.

           Bunların hepsini nasıl biliyoruz? Küçük çocuklar bazen en yakın geçmiş zamanlardan bahsederler. Birçok yetişkin rüyalar ile daha önceki zamana geri dönüşler yaşar. Bir yer ya da bir devreden / çağdan / tarihten büyük bir merakla etkilenirler ve hiç görmedikleri ya da üzerinde çalışmadıkları bir kültürün detaylarını içlerine doğmuşcasına bilirler. Bir kimse bazen, akıl yolu ile bir açıklama olmamasına rağmen, yaşamında yeni tanıştığı birinden çok etkilenebilir, çok korkabilir ya da çok itici bulabilir. Aşıklar bazen, önceden de birlikteymişler gibi çok güçlü bir hisse kapılırlar. Fobilerin bazen insanın yaşadığı hayat içinde hiç bir mantıklı açıklaması bulunamaz. Oysa ki geçmiş yaşamlara gidildiğinde ve yaşanmış travmaların üzerleri açıldığında fobilerin açıklamalarına kavuşulur. Meditasyonu veya diğer yollarla ruhsal gelişmeyi öğrenmiş olanlar, geçmiş yaşamlara ait arkadaşların, düşmanların ve durumların kendiliğinden gelen görüntülerini deneyimleyebilirler.

           Hipnoz yöntemi de, geçmiş yaşamlara giderek bir takım bilgiler elde edilmesi için kullanılmaktadır. Son yüzyılda hipnoz, meditasyon yolu ile reenkarnasyon, karma ve geçmiş yaşamların doğası ile ilgili araştırmalar yapılmaktadır. Budist ve Hindu yazılı metinlerinin tercümeleri ile insanlar, kendi hayatları ile ilgili merak ettikleri pek çok bilgiye kavuştular. Daha önce yaşadığını bilen, bir ya da bir kaç geçmiş yaşamını öğrenen kişi için hayat ve ölüm yeni bir anlam kazanmakta ve açıklanamayanlar belirgin hale gelmektedir.

           Karmanın “göze göz, dişe diş” olarak tanımlanması yanlıştır; karma ne bu kadar kolay ne de bu kadar basittir. Bu her zaman; bir kimse bir hayatında birini öldürürse, bir sonraki hayatında başka biri onu öldürür demek değildir. Daha doğrusu karma, aynı yaşam sürecinde iyileştirilmemiş acı olarak anlaşılabilir. Bir hasar/yara insanın aurasında (zihinsel beden ve zihin ağında) kalır, yara bir kaç kez tekrar edebilir ve karma deseni olabilir; ta ki farkına varma ve öğrenme ile serbest bırakılana kadar. İyileşme olana kadar devam eder ve kişi aynı şeyi tekrar yaşar; bu öldükten ve tekrar doğduktan sonra da devam edebilir. İyileşme gerçekleştiğinde ise acı sona erer.

           Karma bir ceza değildir. Basit olarak; açığa çıkarılıp, temizlenip yok edilmesi gereken bir yara/üzüntü enerjisidir. Bir üzüntü/acı, aynı şeyin tekrar etmemesi için bir ders taşır. Karma, bir öğrenme yolu ve ruhsal büyüme metodudur. Her birey, bu yolla davranışlarının sonucunu ve acısını öğrenir ve anlar. Bu sonuçları anlayarak, kendine ve başkalarına acı değil mutluluk verecek şekilde davranmayı öğrenir. Bu öğrenme gerekli ve çok önemlidir. Herkes bu dersi öğrendikten sonra dünya üzerinde acıya ve karmaya gerek kalmayacak ve dünya değişimi tamamlanmış olacaktır. Bir birey bu dersi tam olarak öğrenip, enerji sisteminde ki eski travma ve acıları/verdiği hasarları iyileştirdikten sonra, tekrar dünyaya gelmesine gerek kalmayacaktır. Artık acı çekmeyecek ve kimseye acı vermeyecektir.

           Bu, dünyanın değişiminde olduğu gibi bireyler ve gezegenlerde de aynen söz konusudur. Şu anda insanlar derin acılar yaşamaktadır çünkü tüm eski acılar henüz tam olarak iyileştirilmemiş ve yok edilememiştir. Meydana gelen afetler, felaketler insan hayatında olduğu gibi, bir anlam taşımaktadır; hayat gücünün onuru için hükümetleri ve milletleri değişime zorlamaları gibi… Bununla yüzleşemeyen insanlar dünyamızda yaşıyor ve bir sürü genç ölümler oluyor.

           İyileşmemiz için yalnız değiliz. Karmanın arınması ve kurtulması için basit, ılımlı ve herkesin ulaşabileceği araçlar mevcuttur. Dünya değişiminin en önemli parçası olarak, belki de dünyanın kuruluşundan bu yana ilk kez karmik iyileşme zamanındayız. Bu çok önemli ve gerekli iyileşme hem bireyler hem de dünyamız için son derece önemlidir. İnsanlar iyileştikçe, dünya iyileşecektir.